The Quills

 

The Quills

 
                                 Black Quill                                         Blue Quill                                            Red Quill
                                 Black Quill                       Blue Quill                       Red Quill

Wednesday, December 28, 2011

Garip bir bağ


Yazın yaşadığım sorunlardan o kadar bıkmıştım ki sadece eğlenmek istiyordum, sonra da sen çıktın karşıma.

Sıradan bir tanışmaydı bizimki olaylı değildi, hiç dikkatimi bile çekmemiştin.

Yine takıntılı olduğum adamdan kurtulma çabalarındaydım, ancak başarısızlıkla sonuçlanmıştı son çabam.

Bu sefer de bu son çabamdan uzaklaşmak için senin olduğun yere gelmiştim, senin orda olduğunu bilemezdim ki tanımıyordum seni. Arkadaşımın arkadaşıydın, onun çevresinden biriyle geçmişin vardı.

Merhaba ben Blue, içeride başka arkadaşların yanına geçiyorum siz takılın diyip gittim yanından. Sonra sen sigaranı bitirip benim arkadaşımla geldin bizim standımıza. Yeni tanışan her iki insan gibi havadan sudan konuşup içki içtik. Ama ben hep konuşmaları kısa kestim, hep ya sigara molasına ya da tuvalete gittim. Neden mi? Geçmişin olan kızla senle tanıştığımdan 1 saat önce tanışmıştım çünkü. Sizi konuşabilin diye yalnız bırakmaya çalıştım.

Sense tüm yüzsüzlüğünle, açıklığınla, cesaretinle ben mesafe koydukça daha da yakınlaştın. Suratına kaç kere sıkıldım senden, kusura bakma konuşasım yok dedim. Ben öyle dedikçe senin muhabbet etme çabaların daha da alevlendi. Ben yüzümü çevirince tüm sevimliliğinle karşıma geçtin. Sevimlilik? Evet, tüm bu çabalarının arasında bir yerde inanılmaz ısındım sana. Ama hayır, bu olmamalıydı, bu yanlıştı. Ama kime göre? Gerçekçi olmak gerekirse sen benim için o kadar doğru bir insandın ki.


O gecenin sonunda neden sana soğuk davrandığımı anlayınca yine o yüzsüz cesaretinle bu konuyu uzun uzun açıkladın, gidip geçmişinle yüzleştin ve yine o tüm sevimliliğinle yanıma geldin, elimi tuttun ve merhaba dedin.

Belki senin için çok rahattı ama benim için ikiye bölünmek demekti bu durum, çünkü ne yazık ki o kıza da çok çabuk ısındım ve onu kırmaktan çok korktum.

Tabii ki de benim en iyi yapabildiğim şeyi yaptım, duvar ördüm. Sen o kadar açık davranırken, bense duvar örmüşken o kadar karıştık ki, o kadar olay yaşadık ki, çok saçmaladık. Ama hiç kopamadık herşeye rağmen.

Ve tabii ki de yine bir Blue klasiği olan umutlanmak gibi bir hata yaptım. Sana güvendim ve en sonunda açıldım sana, tüm benliğimle. Sen mi? Bir anda, puf, yok oldun.

Tam unutmuştum seni. Eski takıntımla boğuştum ve sonunda kurtuldum, başımdan olaylar geçti ve soyutlandım, tam toparladım kendimi ve mutluyum dedim...

Sen geldin, tüm sevimliliğinle ve yüzsüz cesaretinle.





2 comments:

  1. sayfan cok güzel ve hemen takibe aldim :)
    Eger sayfama ugramak istersen : buyumeyencocukk.blogspot.com

    Sevgiler Polyanna :))

    ReplyDelete
  2. Üçümüz adına da teşekkür ederim, bir göz atarız. :)

    ReplyDelete