The Quills

 

The Quills

 
                                 Black Quill                                         Blue Quill                                            Red Quill
                                 Black Quill                       Blue Quill                       Red Quill

Sunday, December 11, 2011

İlk Korku

Koskoca 3 kadınız burada, varsa yoksa anlattığımız her şey dönüp dolaşıp aşk hayatımız.

1 sene önce söylenseydi, en büyük derdin aşk hayatın olacak diye gülüp geçerdim, 5 sene önce söyleselerdi inanırdım. Şimdi baktığımda, evet doğrudur. En büyük problemim aşk hayatım. Gelecekte de böyle olacak.

Bugün 5 sene öncesini anlatmak istedim. Benim ilklerimi.

Kabul ediyorum sorunlu bir kişiyim. Daha doğrusu sorunlu bir kişiliğe sahibim. Şu sıralar kafamdaki soru, hep mi böyleydim? Yoksa beni ne ben yaptı?

Dönüp dolaşıp aynı zaman dilimine bakmam gerekti. Bakmaktan en korktuğum zaman dilimlerinden bir tanesi. Çözülmemiş, anlatılmamış sorunlarla dolu bir dönem. Orada yaşanan her olayı alıp sandığa koydum. Hatta öyle ki, bazılarını ben bile hatırlayamıyorum gerçekten hatırlamak için çabalamadığım sürece. Gerçi etkilerini hala sürdürüyorum orası ayrı konu.

Nereden başlayabilirim, anlatamadığım, anlatmayı bilmediğim bir olayı/kişiyi anlatmaya?

İlk sevgilim. İlk her şeyim. Küçücük çocuğum daha. Genç kız olmak istemeyen büyük kadın gibi davranan küçücük bir çocuk. Sana ilk ilgi gösterene koşa koşa git. Çünkü daha farkında değildim kendi değerimin. Ben kendimi ne kadar değersiz görüyorsam, o da o kadar değer kazanıyordu gözümde.

Normalde, acı çekerek biterdi bu ilişki. Arkadaşlarıma ağlardım sızlardım, ama biterdi. İlk ilişki sonuçta. Benimki, pek normal olmadı. Bitmesi gereken sırada, zorladım. 16 yaşındaydım. O 19. Ben lisedeyim o üniversitede. Benim için yetişkin demekti O.

İyi bir insan değildi. Hala da değil. İyi bir insan olsaydı gitmeme izin verirdi. Vermedi.

Bir genç kızdım ama içgüdülerim bir kadına aitti. Gitmeme izin vermeyeceğini biliyorum. O zamanlar bilmiyordum. Gitmesi en büyük kabusumdu. Ona sunabileceğim tek şeyi sundum. Sahip olduğumun farkına varmadığım pembe panjurlu ev hayalimi verdim ona.

17 yaşında doğum günü hediyem olarak, bekaretimi aldı. Ben istemeden. Ben sarhoşken. Ne olduğunun tam olarak farkında değilken. Ben istedim mi hala bilmiyorum. İçimi rahatlatmak için, evet istedim diye düşünüyorum. Diğer türlü olayın adının başka bir şey olacağı gibi bir gerçek var ortada.

O gece sadece bekaretimi kaybetmedim. O zaman farkına varamamıştım daha ama, o gece masumiyetimi kaybettim aslında. Ertesi gün gittim saçlarımı kısacık kestirdim. Ruhsal olarak bir şeyleri kaybetmiştim, fiziksel olarak göstermem gerekiyordu.

O geceden sonrası klasik bir dibe vuruş hikayesi. O zaten çukurun dibindeydi. Gittikçe ben de oraya düştüm.   Düzlüğe ulaşmak için bana ihtiyacı yoktu. Tutunulacak simidi ben değildim. Sadece bencildi. Tek başına o çukurda olmak istemiyordu.

Küçük bir yaşta görmemem gereken şeyleri yaşadım sonuçta. Şimdi düşünüyorumda, asıl soru nasıl kurtulduğum. Bilmiyorum. Hiçbir zaman tam dibe vurmadım ama sonuçta. Hep biraz kendimi koruyabildim bir şekilde. Mesela, hiç bir zaman onun gibi bağımlı olmadım onun bütün çabalarına karşı. Bir yerlerde bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordum. Ama O ilkti. Bırakamadım.

Ve sonra 18 yaşım. Hiç bir şey değişmedi. Gittikçe onunla savaşmak daha zor oluyordu sadece. Bırakmak üzereydim kendimi. Ve o beni terketti. Sıkılmıştı artık.

Sanırım her şeyden sonra, rahatlamam gerekirken, yıkıldım.

Ama masal bu ya, çevremde masalsı bir çift doğmuştu. Sanırım o zaman dayanamadım işte. Parça parça anlatmaya başladım o zaman. Anlatmaya cesaret edemediğim yerleri yalanlarla süsledim ama anlatmaya başladım.

19'umda düze çıktım.

Normalde, kötü ilişkiler bize ders olurlar kişiliğimizi değiştirmezler. Ben çok küçük, çok masumdum sanırım. Ona ilklerimin hepsini verdim. O da bana bugünkü kişiliğimi verdi. Adil mi?

Aradan geçen yıllar sonunda farkına vardığım bir şey, başıma daha kötü ne gelebilir diye sorduğumda, cevap listesinin oldukça kısa olması. Bu da iyi bir şey değil mi?

Peki, ben neden korkuyorum hala?

No comments:

Post a Comment