The Quills

 

The Quills

 
                                 Black Quill                                         Blue Quill                                            Red Quill
                                 Black Quill                       Blue Quill                       Red Quill

Monday, December 12, 2011

Basitlik, çirkinlik

Sevmek konusunda pek bir bilgim yok, gerçekten ne birine aşık oldum ne de birini sevdim. Takıntı yaptıklarım olmadı değil tabii ki. Peki neden bu kadar sevmek üzerine bir yazı yazma gazındayım ki?

Nedeni çok basit; 3 yıldır takıntılı olduğum inişli çıkışlı bir bağımın olduğu bir insan bana seni seviyorum dedi. Evet sonunda bu lafı duydum ama bu bencil insan arkasında bile duramadı "seni seviyorum"un. Resmen bombanın pimini çekip ellerime bırakıp kaçtı, sanki bununla ne yapabileceğimi biliyormuşum gibi. Eminim ki o eski halim olsaydı bu bombayı hiç düşünmeden kalbimin içine alırdı. 

Bu da yetmezmiş gibi bu insan bütün ilklerimi de çaldı benden. Aşık olmaya en yakınlaştığım insan, bana en çok acı çektiren insan, bakireliğimi alan insan, seni seviyorum lafını ilk duymak istediğim insan. Ama bu kadar basit olmamalıydı bu kadar iğrençleştirmemeliydi benim için bu kadar önemli olan "seni seviyorum"u. 


İstesek te hiçbir zaman beraber olamayacağız ya da onun o kurduğu evlilik hayali de olmayacak yani bu söylediği lafı bu kadar amaçsız kullanamazdı, bu kadar bencil bir insan olmamalıydı bana değer verdiğini söyleyip. 

İşin en kötü kısmı da o aramızdaki bağ; dostluk üzerine kurulu bir takılmaydı. Ve BEN bu kadar basitleştirmesine izin vermişim resmen. Ama napabilirdim ki? Bağımlıydım ona. Sonunda onun etkisi altından kurtulup kendi ayaklarımın üzerinde durup ta artık bu iş böyle olmayacak kusura bakma benim için artık sadece arkadaş olabilirsin dediğimde üzülmeye hakkı yoktu ama o hakkı da BEN vermişim. Üzüldü, sinirlendi ama en azından saygı duymuştu son ana kadar. 

E sonuç olarak ne oldu? Baktı ki artık gerçekten yokum ancak o zaman seni seviyorum dedi. Son çabasıymış gibi, son kozuymuş gibi kullandı bunu. Çok çirkindi, çünkü bakireliğimi işte o zaman kaybetmişim gibi hissettim. Kendimi çok basit hissettim seviliyormuş gibi değil de kullanılmış gibi. Olta atıp beklediği balık kadar değerim varmış gibi.

Gerçekten sevdiğini o anda anlamışsa ve gerçekten içinden söylemişse de, o söylediği lafın arkasında durmalıydı, bu kadar korkak olmamalıydı. Şu anda da hala yüzsüzce hiçbir şey olmamış gibi konuşma çabalarında olmamalıydı.

 Ben değersiz ya da kullanabileceği bir insan olmamalıyım artık  ve bunu da sadece BEN ona gösterebilirim. 

2-3 güne de göstereceğim... Sadece içimdeki öfkeyi kontrol altına almayı bekliyorum...


6 comments:

  1. merabaa.
    :)
    hoşgeldiniz bloguma.
    :)
    dolaştım biraz blogunuzda.
    :)
    konular ilgi çekici.
    :)
    yani üç kişi mi yazıyorsunuz bloga.
    :)
    saç renginden ayırım var galiba henüz tam çözemesem de.
    :)
    ve sanırım yurtdışında okuyan üç arkadaşsınız.
    :)
    görüşürüz.
    :)

    ReplyDelete
  2. Biraz açık olamadık sanırım bazı konularda, 3 kız yazıyoruz bu blog'u.

    Saç rengi olayına gerçekten güldüm. Olası bir teori ama değil, 'nick' lerimizin hem birbiriyle alakalı olmasını istemiştik hem de hepimize cuk diye otursun. Kendimizi en iyi anlatan rengi seçtik bu nedenle.

    Yurtdışında okuma konusuna gelince, neden sorduğunu tahmin edebiliyorum ama tam da emin değilim.

    Durum şu ki, üçümüzde Türkiye'deyiz.

    ReplyDelete
  3. yok sadece yazılarınızdan şu anda yurtdışında okuduğunuzu sandım. bazı yazılarda türkiyeye geldi gibi sözler olsa da, öle bi izlenim oluşmuştu. yurtdışından yazdığınızı düşündüm. yazdıklarınızın içeriği ile ilgili değil.

    hımm renkler demek ki, ruhunuzu yansıtıyor.

    ReplyDelete
  4. Merhabaa, evet aslında renkler tamamıyla duygusal karakterlerimizi yansıtıyor da diyebiliriz.

    ReplyDelete
  5. İnsanlar "Seni Seviyorum"un ağırlığından bi'haberler. Dillerine yakışmıyor, pot duruyor böyle olunca da..

    ReplyDelete
  6. En çok koyan şey de o zaten. Yaralıyor insanı..

    ReplyDelete