Ahah yalanmış biliyormusunuz. Her tohumu atılan umut daha gün yüzü görmeden çürüyormuş. Hatta hayat dalga da geçebiliyormuş: "Bak bu da senin olabilirdi, bu güzel şeyler var ya al bak, ama aslında biliyormusun fikrimi değiştirdim kimsin ki sen, neden senin olsun bunlar?"
Hahah gerçekten sinir krizi geçiriyorum sonunda galiba. Gülüyormuyum ağlıyormuyum bilmiyorum, tek bildiğim hıçkırdığım.
Umutlanmak gerçekten aptallıkmış, oyalanmakmış, bir bok olmayan hayata tutunma çabasıymış. Hmm evet çok karanlık bir yerdeyim kafamda şu anda. Ama napabilirim ki?
Artık ezberledim hayatımın gidişatını; düzenini kur, hiç beklemediğin bir anda çok parlak bir ışık gör, umutlan, gelgitler yaşa, acaba olacak mı?, yoksa sonunda gerçekten mutlu mu olacağım?, sonra bütün bu hayatını bir anda aydınlatan ışık, hayatının ne kadar karanlık olduğunu hatırlatıp aydınlatmaya söz veren ışık, "puf" sönsün. Ben mi?
Ben yine buradayım, karanlık yerimdeyim... Düzenimi oturtmaya çalışıyorum ki yeniden yıkabileyim sonraki en ufak ışık uğruna.
Evet ben böyle bir malım... Enayiyim..
Çocukluğumdan beri hep savaştım, bütün sorunlarıma göğüs gerdim, ne uğruna?
UMUT/YALAN uğruna.
Ama şu ana kadar öğrendiğim bir şey var ki. Acılarına, hayal kırıklıklarına alışıyormuşsun. Ve hayat senle dalga geçmeye devam ediyormuş.
Sorun şu ki daha fazla dayanamıyorum.
Gerçekten ilk kez umutsuzluğa düştüm. Gerçekten sadece bir gölgeye dönüştüm, soyutlaştım. Bittim.
Umudu sevmem ama inata bayılırım
ReplyDeleteÇok klasik olacak belki de ama ben de umut sayesinde dayanabilmişim her şeye, belki de onun için umut dışında başka bir şey bilmiyorum
ReplyDelete